|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
hukukçu sadece hakimler ve savcılar |
judiciary n.
|
|
2 |
General |
sadece ekmek ve su ile beslenme |
xerophagy n.
|
|
3 |
General |
sadece üyelerini ve onların davetlilerini kabul eden, üyelerinde mekanın anahtarının bulunduğu bir gece kulübü |
key club n.
|
|
4 |
General |
sadece başlangıcı yapılmış ve bitmemiş şey |
beginning n.
|
|
5 |
General |
sabır, özveri, besleyici olma ve cinselliği sadece evlilikte yaşama gibi değerlere önem veren ve özellikle birtakım latin amerikalı kültürlerde yaygın olan, geleneksel dişiliğin güçlü veya abartılı bir formu |
marianismo n.
|
|
6 |
General |
insanın gerçeği sadece aklı temel alarak bilemeyeceğini ve gerçek ortaya çıksa dahi tümüyle anlayamayacağını ifade eden, tanrı tarafından tebliğ edilmiş dini öğreti |
mystery n.
|
|
7 |
General |
sadece seyahat ve konaklamadan fazlasını içeren tatil paketi |
all-inclusive adj.
|
|
8 |
General |
sadece maddi olayların anlaşılabileceğini ve manevi meselelerin veya onların nihai sebeplerinin bilinmesinin imkansız olduğunu düşünen |
nescient adj.
|
|
9 |
General |
sadece ve münhasıran |
only and solely adv.
|
|
10 |
General |
sadece ve münhasıran |
solely and exclusively adv.
|
|
Phrasals |
|
11 |
Phrasals |
sadece kendisini ve kendi sorunlarını düşünmek |
contemplate your navel v.
|
|
Idioms |
|
12 |
Idioms |
sadece kendini ve kendi sorunlarını düşünme |
navel-contemplation n.
|
|
13 |
Idioms |
sadece kendini ve kendi sorunlarını düşünme |
navel-gazing n.
|
|
14 |
Idioms |
sadece kendisini ve kendi sorunlarını düşünmek |
gaze at one's navel v.
|
|
15 |
Idioms |
sadece kendisini ve kendi sorunlarını düşünmek |
contemplate one's navel v.
|
|
Speaking |
|
16 |
Speaking |
gerçeği, tüm gerçeği ve sadece gerçeği söyle |
tell the truth, the whole truth, and nothing but the truth expr.
|
|
17 |
Speaking |
sadece gözlerimin içine bak ve benden özür dile |
just look me in the eye and say you're sorry expr.
|
|
18 |
Speaking |
sadece sen ve ben |
only you and me expr.
|
|
|
Trade/Economic |
|
19 |
Trade/Economic |
karar verme sürecine katılmadan sadece kendilerine verilen görevleri yerine getirmekle ve yöneticilerine rapor vermekle yükümlü olan çalışanlar |
non-managerial employees n.
|
|
20 |
Trade/Economic |
(para birimleri) 1 ons altın içeren ve sadece yatırım amaçlı kullanılan bir güney afrika sikkesi |
krugerrand n.
|
|
Law |
|
21 |
Law |
bir şahsın miras aracılığıyla sahip olduğu ve sadece mahfuz hisseli mirasçılarına kalabilen mallar |
estate in fee-tail n.
|
|
22 |
Law |
avrupa'da derebeylik sisteminden önce var olan, günümüzde sadece shetland ve orkney'de devam eden toprak mülkiyeti türü |
udal n.
|
|
23 |
Law |
avrupa'da derebeylik sisteminden önce var olan, günümüzde sadece shetland ve orkney'de bulunan mülkiyet sahibi |
udaler n.
|
|
24 |
Law |
avrupa'da derebeylik sisteminden önce var olan, günümüzde sadece shetland ve orkney'de bulunan mülkiyet sahibi |
udaller n.
|
|
25 |
Law |
mülk sahibinin mülkü sadece konut olarak kullanan kiracısından aldığı kira bedelini kontrol eden ve mülk sahibinin kiracıyı evden çıkarma hakkını garanti altına alan (yasa) |
rent-controlled adj.
|
|
26 |
Law |
sadece savcılar ve yargıçlar |
jud (judiciary) abrev.
|
|
Politics |
|
27 |
Politics |
karar ve hareketleri etik prensiplere bakmaksızın sadece menfaat veya yararlılık ilkelerine göre biçimlendirme politikasına uygun davranış veya fikir |
opportunism n.
|
|
Tourism |
|
28 |
Tourism |
bazı büyük restoranlarda görevi sadece şarap ve diğer içeceklerin servisini yapan garson |
wine waiter n.
|
|
Computer |
|
29 |
Computer |
sadece etiket ve numara |
only label and number expr.
|
|
Automotive |
|
30 |
Automotive |
elektronik motor kontrolü (eec) güç rölesi (sadece bağımsız) ve röle kumandası |
electronic engine control (eec) power relay (stand-alone only) and relay controller n.
|
|
Transportation |
|
31 |
Transportation |
kiralık taksi hizmeti (amerika'da sarı ticari taksilerden farklı olmak üzere caddelerde müşteri aramayan ve sadece telefon ile çağırabileceğiniz daha lüks otomobillerden oluşan size özel taksi hizmeti) |
livery cab service n.
|
|
Marine |
|
32 |
Marine |
sadece direği ve yelkenleri görünecek kadar uzaklaşmış (gemi) |
hull down adj.
|
|
33 |
Marine |
sadece direği ve yelkenleri görünecek kadar uzak |
to hull down adv.
|
|
Medical |
|
34 |
Medical |
sadece sarı ve mavinin algılanabildiği renk körlüğü |
xanthocyanopsy n.
|
|
35 |
Medical |
sadece sarı ve mavinin algılanabildiği renk körlüğü |
xanthocyanopy n.
|
|
Anatomy |
|
36 |
Anatomy |
sadece öne ve arkaya harekete izin veren eklem |
hinge joint n.
|
|
Pathology |
|
37 |
Pathology |
kısa boy, düşük kulaklar ve normalin altında üretkenlik gibi belirtileri olan, sadece erkeklerde görülen bir hastalık |
noonan's syndrome n.
|
|
Optics |
|
38 |
Optics |
kırmızı ve mor camdan oluşup sadece kırmızı ışığı geçirdiği için rengarenk alevlerde kırmızıyı ayırt etmekte kullanılan optik bir cihaz |
melanoscope n.
|
|
|
Chemistry |
|
39 |
Chemistry |
sadece çözeltide ve nitrit tuzlarında bulunan kararsız bir inorganik asit |
nitrous acid n.
|
|
40 |
Chemistry |
sülfürik asitten türetilmiş, sadece çözelti ve tuz halde bilinen instabil bir asit |
thiosulfuric acid n.
|
|
41 |
Chemistry |
sülfürik asitten türetilmiş, sadece çözelti ve tuz halde bilinen instabil bir asit |
thiosulphuric acid n.
|
|
42 |
Chemistry |
sadece tekli bağ içeren ve hidrojenle doyurulmuş aromatik olmayan hidrokarbon serisi |
alkane n.
|
|
43 |
Chemistry |
sadece tekli bağ içeren ve hidrojenle doyurulmuş aromatik olmayan hidrokarbon serisi |
paraffin n.
|
|
44 |
Chemistry |
sadece tekli bağ içeren ve hidrojenle doyurulmuş aromatik olmayan hidrokarbon serisi |
paraffin series n.
|
|
45 |
Chemistry |
sadece tekli bağ içeren ve hidrojenle doyurulmuş aromatik olmayan hidrokarbon serisi |
methane series n.
|
|
46 |
Chemistry |
sadece tekli bağ içeren ve hidrojenle doyurulmuş aromatik olmayan hidrokarbon serisi |
alkane series n.
|
|
47 |
Chemistry |
sadece tekli bağ içeren ve hidrojenle doyurulmuş aromatik olmayan hidrokarbon serisi |
methane series n.
|
|
Astronomy |
|
48 |
Astronomy |
yıldızlardan sadece birinin parlak ve gözlemlenebilir olduğu ikili bir yıldız sistemi |
astrometric binary n.
|
|
49 |
Astronomy |
yüzeyi sadece kayaçlardan oluşan ve genellikle ince atmosferlere sahip olan gezegenler |
barren planet n.
|
|
50 |
Astronomy |
üst atmosferini kaybetmiş ve sadece çekirdeği açıkta kalmış varsayımsal gaz devi gezegenler |
chthonian planet n.
|
|
Zoology |
|
51 |
Zoology |
önceden sadece eski dünya'ya özgü olup şimdi her yerde bulunabilen ve hamsterlardan yanak keseleri olmaması ile ayrışan sıçanları içeren bir familya |
family muridae n.
|
|
Botanic |
|
52 |
Botanic |
odunsu lif ve kanal içermeyen sadece parankimadan oluşan bitki dokusu |
cellular tissue n.
|
|
53 |
Botanic |
hindistan ve tayland'da yetişen parlak yeşil yapraklı sadece gece çiçek açan bir bitki |
tabernaemontana divaricate n.
|
|
54 |
Botanic |
hindistan ve tayland'da yetişen parlak yeşil yapraklı sadece gece çiçek açan bir bitki |
adam's apple n.
|
|
55 |
Botanic |
hindistan ve tayland'da yetişen parlak yeşil yapraklı sadece gece çiçek açan bir bitki |
coffee rose n.
|
|
56 |
Botanic |
hindistan ve tayland'da yetişen parlak yeşil yapraklı sadece gece çiçek açan bir bitki |
crape jasmine n.
|
|
57 |
Botanic |
hindistan ve tayland'da yetişen parlak yeşil yapraklı sadece gece çiçek açan bir bitki |
crepe gardenia n.
|
|
58 |
Botanic |
hindistan ve tayland'da yetişen parlak yeşil yapraklı sadece gece çiçek açan bir bitki |
crepe jasmine n.
|
|
59 |
Botanic |
hindistan ve tayland'da yetişen parlak yeşil yapraklı sadece gece çiçek açan bir bitki |
east indian rosebay n.
|
|
60 |
Botanic |
hindistan ve tayland'da yetişen parlak yeşil yapraklı sadece gece çiçek açan bir bitki |
nero's crown n.
|
|
61 |
Botanic |
hindistan ve tayland'da yetişen parlak yeşil yapraklı sadece gece çiçek açan bir bitki |
pinwheel flower n.
|
|
62 |
Botanic |
çiçek yaprakları iplik şeklinde olan ve sadece tek bir yaprağı bulunan kuzey amerika'ya özgü bir orkide |
malaxis ophioglossoides n.
|
|
63 |
Botanic |
çiçek yaprakları iplik şeklinde olan ve sadece tek bir yaprağı bulunan kuzey amerika'ya özgü bir orkide |
green adder's mouth (malaxis-unifolia) n.
|
|
64 |
Botanic |
çiçek yaprakları iplik şeklinde olan ve sadece tek bir yaprağı bulunan kuzey amerika'ya özgü bir orkide |
green adder's mouth (malaxis ophioglossoides) n.
|
|
65 |
Botanic |
çiçek yaprakları iplik şeklinde olan ve sadece tek bir yaprağı bulunan kuzey amerika'ya özgü bir orkide |
malaxis-unifolia n.
|
|
Social Sciences |
|
66 |
Social Sciences |
sadece tek tür ilişki olduğunu düşünen ve ilişkiyi toplumdaki kadın rolü ve erkek rolü çevresinde değerlendiren kişi |
heterosexist n.
|
|
Religious |
|
67 |
Religious |
tanrı'nın sadece tövbe eden ve hz. isa'ya inananları bağışlayacağını savunan doktrin |
justification n.
|
|
68 |
Religious |
tanrı'nın sadece tövbe eden ve hz. isa'ya inananları bağışlayacağını savunan doktrin |
justification by faith n.
|
|
69 |
Religious |
insanbiçimci olmayan ve ahlaki yargılama yapmayan sadece yaratıcı nitelikli tanrı tasavvuru |
depadotheism n.
|
|
70 |
Religious |
(ingiliz kilisesi'nde) sadece manevi konularla ve kilise meseleleriyle ilgilenen ve piskopos vekilinin başkanlık ettiği mahkeme |
consistory n.
|
|
71 |
Religious |
(ingiliz kilisesi'nde) sadece manevi konularla ve kilise meseleleriyle ilgilenen ve piskopos vekilinin başkanlık ettiği mahkeme |
consistory court n.
|
|
Philosophy |
|
72 |
Philosophy |
(aristoteles'e göre) sadece kısmi olarak ram olunan şekil verici element sebebiyle dayanma ve şekillenme gücüne sahip, kavrayışlı dişil ilke |
matter n.
|
|
Military |
|
73 |
Military |
almanya ve avusturya ordularında askerlik görevini tamamlayıp sadece ara sıra talim için çağrılabilen kısım |
landwehr n.
|
|
Music |
|
74 |
Music |
şov dünyasının ve pop müziğin sadece ticari yanı |
tin pan alley n.
|
|
75 |
Music |
bir olayı canlandırmayıp sadece ses ve harmoniye dayanan müzik |
absolute music n.
|
|
Theatre |
|
76 |
Theatre |
sadece jest ve mimiklerle oynayan tiyatrocu |
mimer n.
|
|
Librarianship |
|
77 |
Librarianship |
ciltsiz kağıttan büyük ve yumuşak kapağı olup sadece kitapçılarda satılan (kitap) |
trade adj.
|
|
Latin |
|
78 |
Latin |
sadece bir davacı ve bir davalıdan oluşan dava |
actio simplice n.
|
|
|
Ornithology |
|
79 |
Ornithology |
michigan, wisconsin ve ontario'ya özgü sadece banks çamına yuva yapan gri ve sarı bir ötleğen kuşu |
kirtlands warbler (dendroica kirtlandii) n.
|
|
80 |
Ornithology |
michigan, wisconsin ve ontario'ya özgü sadece banks çamına yuva yapan gri ve sarı bir ötleğen kuşu |
kirtland's warbler n.
|
|
Slang |
|
81 |
Slang |
internet haber ve forum gruplarında hiç paylaşım yapmadan sadece okuyucu /takipçi olmak |
lurk v.
|
|
Modern Slang |
|
82 |
Modern Slang |
amerika'da sadece ve sadece ingilizce konuşulması gerektiğini savunan kimse |
aggressive anglophone n.
|
|
83 |
Modern Slang |
bitki ve hayvan öldürmemek için sadece hava ve su tüketen kimse |
airatarian n.
|
|
84 |
Modern Slang |
sadece reklamlar için trafik çekmeye çalışan ve doğru düzgün bir içeriği olmayan web sitesi |
ad trap n.
|
|